Akvaryum kurulumunda canlıların sağlıklı yaşamaları için dikkat edilmesi gereken konular
1- Akvaryumu kendiniz yapacaksanız camları yapıştırmak için akvaryum silikonu kullanmanız gerekmektedir. Diğer silikonlar kuruduktan sonra dahi balıkları zehirleyebilir.
Üzerinde akvaryum silikonu diye yazar. Her nalburda bulunmayacağı gibi büyük yapı marketlerinde kolaylıkla
bulunur.
2- Akvaryum büyüklüğüne göre filtreleme seçimi önemlidir. Büyük akvaryumlarda dış filtre gerekiyor. Daha çok su
sirkülasyonu ve temizlik işlevi görür.
3- Tank ebadına göre ısıtıcı seçmek gerekmektedir. 100 lt ye 100 watt oranı genel olarak kabul görmüştür.
4- Mutlaka oksijen için hava motoru gerekmektedir. Havasız akvaryumda balıklar su yüzeyine çıkarak su üzerinden
oksijen almaya çalışırlar ve bir süre sonra ölürler.
5- Akvaryumu kurup suyu doldurduktan sonra biyolojik dengeyi sağlamak için gerekli su düzenleyiciler kullanmak
lazım. (Sera aquatan gibi.) Biyolojik denge çok önemlidir. Balıkları alıp başka bir tanka koyduğunuz zaman balıklar
strese girebilirler yeni ortama alışmak zaman ister. Su değerleri değiştiği için balık kendisini rahat hissetmez.
Akvaryumu balıksız olarak 1 hafta bekletin, ısıtıcı, filtre ve hava motoru çalışır vaziyette.
6- Balıkların istediği ısı değerlerine bakarak tankın ısınını mutlaka sabitlemek gerekir. Su değişimlerinde suyun %
20 lik kısmını dip çekerek boşaltıp 2 gün bekletilmiş ve aynı sıcaklıkta olan suyu eklemek gerekir. Suyun hepsini ve
büyük kısmını değiştirmek balıklarda ciddi sorunlar açar. Yine su değşimlerinde dezenfektan, klor önleyici yada
sera aquatan gbi su düzenleyicileri kullanmak gerekli.
7- Balıkları yemlemede azar azar ve yiyebilecekleri kadar günde 1-2 sefer verilmelidir.
8- En önemli husus balık seçimidir. Seçilen balıklar beraber yaşayabilecekleri türler olmalıdır. Tank ebadına göre
balık sayısı seçilmelidir. 1 balığa 10 lt su baz alınarak balık sayısı belirlenmelidir. Bazı tür balıklarda daha çok lt
gereklidir.
9- Gerekli şartlar sağlandığında balıkçıdan aldığınız poşetteki balıkları poşetlerinden çıkarmadan akvaryuma
koyun. Poşetteki balıklar 10 dakika suyun üzerinde durarak aradaki su ısısı dengelensin. Bundan sonra balıkları
ekleyebilirsiniz.
10- İlk 1 hafta çok önemlidir. Bu süre zarfında balıkları sürekli takip etmek, gözetlemek olabilecek sorunlara
hemen müdahele etmek lazım. İlk kurulan tanklarda oluşabilecek hastalıklar stres, mantar, beyaz benek gibi
hastalıklardır. Bu hastalıkların başlangıç aşamalarını ve tedavi aşamalarını internetten araştırarak bilgi sahibi
olabilirsiniz.
11- İlk haftayı atlatan balıklar tanka alışmıştır ve her gün düzenli şekilde balıkları gözlemleyerek sağlıklı balıklar
besleyebilirsiniz.
Unutulmaması gerekenler
1- Su değişimlerini haftada 1 kere suyun kirlenmesine göre ve balık sayısına göre %10-30 şeklinde dip çekerek
yapılmalıdır.
2- Eklenecek su, tanktaki su ile aynı sıcaklıkta ve dinlendirilmiş bir su olmalıdır.
Akvaryumda balık ölümlerinin sebepleri nelerdir;
Tüm canlıların sağlığı,çevresindeki yaşam koşullarının sağlıklı olmasıyla orantılıdır.Ancak;balıklar kendi yaşam
koşullarının tercihini hiçbir şekilde yapamadıkları için Tüm sağlıkları sizin yapacağınız seçimlere bağlıdır.
Balık hastalıklarını önlemek için,balıklarınızı hep aynı yerden almaya,balık kepçenizi dezenfekte etmeye, su
kimyasının doğruluğuna dikkat edip ve filtre sisteminin bakımını düzenli olarak yapın.
Bilmelisiniz ki iyileşmesi çok kolay olabilecek küçük bir enfeksiyon bile,geç fark edildiği yada fark edilmediğinde
balıklarınızın kaybedilmesine neden olabilir. "Yeni balık aldım ve eski balıklarımın da hepsi öldü" yada "aldığım
balık daha 1 saat geçmeden öldü" gibi sık yaşanan durumlarda su kimyası,balığın ortam değişindeki fizyolojik
değişimleri ve gözle görülemeyen bakteriler önem taşır. Sizler sadece gereken ilgi ve dikkatle yapabildiklerinizle
bu kayıpları en aza indirmeye çalışmalısınız.
İthali yapılan yada üreticiden toptancıya gelen balıklar,son satıcıya gelene kadar su ısısında değişim,çok sayıda
balığın dışkılarıyla suyu yıpratması,kimi zaman anestezi altında nakledilmeleri neticesinde yıpranma
,stres,uyanamama ve hastalık bulaşması gibi olağan sonuçlar yaşarlar. Balık alırken bunları bilerek hareket
ederseniz yapacağınız koruma ve bakım çok daha bilinçli olacaktır. Tüm akvaryum severler için genel
tavsiyemiz;yeni aldığınız balıklar için ısısı arttırılmış ve -lı olan küçük bir karantina akvaryumuna sahip
olmanızdır.Bunu uygulayabildiğiniz sürece hem yeni balıkların iyileştiğini hem de eski balıklarınıza gelebilecek
zararı en aza indirmeye başladığınızı fark edeceksiniz.
Akvaryumda biyolojik dengenin oluşma aşaması ve balık ölümleri ile ilişkisi;
Akvaryum hobisine yeni başlayan pek çok amatör aynı yoldan geçmiştir herhalde:
50-60 litrelik bir akvaryum alınır. Satıcının tavsiyesi doğrultusunda kurulur, bir-iki gün çalıştırılır. (Bu süre bazen 1-2
hafta da olabilir). Sonra içine balıklar eklenir. İlk birkaç hafta boyunca herşey gayet güzel gitmektedir. Derken bir
gün birden bire balıklar ölmeye başlar.
Görünüşte hiç bir neden yoktur. Birkaç gün öncesine kadar gayet sağlılıklı bir şekilde akvaryumun içinde oradan
oraya yüzen zavallı balıklar, yemeden içmeden kesilmiş bir şekilde yüzgeçleri büzüşmüş vaziyette ya dibe
çökmüştür, ya da yüzeyde, ağzlarını havaya açmış ölmeyi beklemektedir.
Ölen balıklar çıkartılır, yerlerine yenileri eklenir, ama bu yeni eklenen balıklar da süratle aynı semptomları gösterir
ve ölürler.
Pek çok yeni başlayan hobi erbabı, akvaryuma avuç dolusu ilaç eklemeye başlarlar. Hiç bir faydası olmaz. Sağa
sola sorarlar, birbirinden alakasız, beşibiryerde cevaplar alırlar:
-Parazit olabilir –tuz ekle, ısıyı arttır.
-Silkon zehirlenmesidir, akvaryumu değiştir.
-Bulaşıcı hastalık var, akvaryumu komple boşalt dezenfekte et, yeniden kur.
Ne yazık ki bu yöntemlerin hiç birisi bir işe yaramaz.
Genellikle, şişeler dolusu ilacın hiçbir faydası olmadığını gören acemi akvaristler, yapılabilecek en yanlış işi
yaparlar: Tüm akvaryum boşaltılır, kumu, taşları, dekorları kaynatılır, akvaryum tuzla ovulur, yeni baştan kurulur.
Yeni balıklar eklenir.
Birkaç hafta herşey yine yolunda görünür. Ama derken sil baştan, balıklar yeniden ölmeye başlar.
Bu tür senaryoların çoğu, acemi akvaristin “ben bu işi beceremiyorum” demesi ve akvaryumunu elden çıkartması,
ya da balkonda saksı haline getirmesi ile son bulur.
Halbuki yeni kurulan bir akvaryumda birkaç hafta veya ay içerisinde görülen balık ölümlerinin hiç birisi sebepsiz
değildir. Tam tersine çok güzel bir sebebi vardır: yeni akvaryum sendromu.
Tabiatta, milyonlarca yıldır süregelen bir takım doğal döngüler vardır: Su döngüsü, oksijen döngüsü, Azot döngüsü
gibi. Tüm bu döngüler, doğal hayatın (ve de insan hayatının) devamı için gereken dengeleri oluştururlar.
Akvaryum gibi yapay bir ortam, ilk oluşturulduğunda tüm bu döngülerin ve dengelerin dışındadır. İşin iyi tarafı,
birtakım dengeler, biz istesek de istemesek de kendiliğinden oluşacaktır. Ama işin bir de kötü tarafı var: bu
dengelerin oluşması zaman alır.
Akvaryum ilk kurulduğu anda, içinde sadece su (ve kum ve dekorasyon vs) bulunan bir fanustur ve bu fanusun
içerisine bir canlı eklendiğinde, doğal olarak oluşacak atıkları parçalayacak ve de zararsız hale getirecek en
önemli mekanizma olan azot döngüsü’nden yoksundur.
Peki nedir bu Azot Döngüsü?
Akvaryumda yaşayan her canlı (balıklar, salyangozlar, karidesler, bitkiler vs) atık üretir. Bu atıklar, ve de yenmeyen
yemler gibi diğer organik maddeler çözülürken amonyak (NH3) denen gaz orta çıkarlar.
Doğal döngü içerisinde, Amonyak (NH3) tabiatta varolan “nitrosomonas” türü bakteriler tarafından okside edilerek
Nitrit (NO2)’e dönüştürülür. Ortaya çıkan nitrit, bu sefer “nitrobakter” adı verilen bakteriler tarafından tekrar
parçalanarak nitrata (NO3) çevrilir. Ortaya çıkan nitrat ise bitkiler tarafından besin olarak kullanılır ve döngü
tamamlanır.
Yeni kurulan bir akvaryumda, bu döngüyü gerçekleştirecek nitrosomonas ve nitrobakter türü bakterilerin yeterli
bir popülasyona ulaşması, kullanılan filtreye, akvaryumun büyüklüğüne, biyolojik yükün (canlı popülasyonunun)
duruma göre 2 ila 4 ay sürer. Bakteriler, akvaryumda kullanılan filtre medyasında, kumda, kayaların ve
dekorasyonların üzerinde ve diğer bilmum yüzeyde kolonileşirler.
Biofiltre veya biyolojik filtre olarak da bilinen bu yararlı bakteri populasyonu yeterli düzeye ulaşmadan önce ise,
maalesef ortaya çıkan amonyak ve nitrit gazları, balıklar için son derece ölümcül bir tehlike arz eder.
Özellikle yeni başlayan acemi akvaristler, bir heves çok sayıda balığı akvaryuma doldurdukları için, akvaryum suyu
süratle amonyak bakımından zengin bir hale gelir. Çoğunlukla tavsiye edilen haftalık %25-%30 su değişimi ise
maalesef amonyağı seyreltmek için yeterli değildir. Biyolojik filtrenin yetersizliğinden dolayı, hızla artan amonyak
miktarı, özellikle de yüksek PH sularda zehirden farksızdır.
Amonyak, balığın beynini, merkezi sinir sistemini ve tüm iç organlarını etkiler. Dokularda ciddi hasara neden olur.
Balıklar iştah kaybeder, su yüzeyinde toplanırlar, bazen de dibe çökerler. Doku hasarı yüzünden pul kayıpları,
galsamada kanama, gövdede kırmızı lekeler gibi belirtiler ortaya çıkar. Ne yazık ki bu belirtilerin bir kısmı, parazit
veya benzer enfeksiyonlarla karıştırıldığı için, akvaryuma dezenfektan konulur (çok çok büyük bir hata). Bu
dezenfektanlar, yeni yeni kolonileşmeye başlayan nitrosomonasları süratle öldüreceği için, döngüyü geriletip
fayda yerine zarar verirler.
Bu belirtiler, balıkların türlerine göre, aniden ortaya çıkabileceği gibi, yavaş yavaş da görülebilir.
Maalesef, pek çok acemi akvaristin yaptığı “suyu boşaltıp, kumu kaynatıp, kayaları dezenfekte etme” yolu,
anlaşılacağı üzere hiç bir işe yaramayacağı gibi, döngüyü sıfır noktasına geri çevirdiği için “en yapılmaması
gereken” işlemdir.
Biyolojik yükü az, filtre mekanizmaları doğru bir şekilde kurulmuş, düzenli su değişimi yapılan ve düşük PH (<7-7.5)
su kullanılan akvaryumlarda, dayanıklı balıklar bu ilk aşamayı atlatabilir. Ancak hemen ardından ikinci bir tehlike
ile karşı karşıya kalırlar: nitrit.
Akvaryum ortamında yeterli popülasyona ulaşan nitrosomonas bakterilerinin açığa çıkardığı Nitrit (NO2), amonyak
kadar olmasa bile, son derece tehlikeli bir kimyasaldır. Kanın oksijen taşıma kapasitesini kısıtladığı için, özellikle
uzun süre yüksek değerlerde kalması durumunda balıkların (suda yeteri miktarda oksijen olsa dahi) boğularak
ölmesine neden olur. İşin kötü tarafı, nitrobakter türü bakteriler, nitrosomonaslara oranla çok daha yavaş bir
popülasyon artışı gösterirler.
Giderek yükselen nitrit oranlarına maruz kalan balıklar, aynı amonyak zehirlenmesinde olduğu gibi iştahlarını
kaybederler, su yüzeyine toplanırlar, hızlı hızlı nefes almaya çalışırlar. Sanki bir parazitten kurtulmak istiyormuş
gibi akvaryum içerisindeki dekorasyonlara, kumlara, taşlara sürtünerek "kaşınırlar".
Nitrit nedeni ile kanda biriken “methemoglobin” maddesi, kan rengini kahverengiye çevirir. Bu yüzden balıkların
galsamaları kararır, açık renkli balıklarda genel bir kararma, renkli balıklarda renk kaybı olur. (nitrit zehirlenmesi, kahverengi kan hastalığı olarak da bilinir)
Maalesef bu belirtiler de çeşitli enfeksiyon belirtileri ile karıştırılmaktadır. Eğer bu aşamada akvaryuma
dezenfektan konulursa, zar zor kolonileşen nitrosomonaslar yok olacağından, hızla amonyak seviyeleri de artmaya
başlayacaktır. Bu ikisinin bir araya gelmesi de haliyle en dayanıklı balıklar için bile ölümcüldür.
Yeni kurulan akvaryumlarda, biyolojik filtre (bakteri kolonileri) gelişip, azot döngüsü oturuna kadar görülen bu
ölümlere “Yeni Akvaryum Sendromu” denmektedir.
Peki, yeni akvaryum “eskiyene” kadar balık ölümlerinden kaçınmak için ne yapılabilir:
- Öncelikle, genel olarak tavsiye edilen “akvaryumu boş çalıştırma” olayının, su ısısının oturması dışında hiç bir
faydası yoktur. Akvaryumda çözülen veya çürüyen organik madde olmadığı takdirde bakteri populasyonu gelişmez.
Bu yüzden mutlaka organik atık üretecek birşeylerin olması veya suni olarak amonyak eklenmesi şarttır.
En sık uygulanan yöntem, akvaryuma bir ya da iki tane balık koyup, bir-iki ay boyunca sürekli ve düzenli su
değişimleri ile azot döngüsünü başlatmaktır. Bunun ardından balıklar yine yavaş yavaş eklendiği takdirde, çok bir
sorun olmadan akvaryum “güvenli” bir hale getirilebilir. Maalesef yeni başlayan arkadaşların en çok yaptığı hata,
bir anda çok sayıda balığı akvaryuma koymaktır. Bu da ölümcül bir hatadır.
- İkinci bir yol olarak, hiç balık koymadan, suya amonyak ekleyip döngünün oturmasını beklemektir. Her ne kadar
bu yöntem, "en güvenli yöntem" olsa da, yeni başlayan birisinin 1-2 ay boyunca boş akvaryuma bakmayı
istememesi yüzünden pek uygulama bulamamakta maalesef.
- Yeni kurulan bir akvaryum (çok istisnai durumlar haricinde) asla ve de kat’a tamamen boşaltılıp dezenfekte
edilmemelidir.
- Akvaryum filtresi asla ve de asla, çeşme suyu ile yıkanmamalıdır. Çeşme suyunda bulunan klor, burada
yaşamlarını sürdürmeye çalışan zavallı bakterileri efektif bir şekilde öldüreceği için biyolojik filtreyi etkisiz hale
getirir ve de sudaki amonyak oranının süratle yükselmesine neden olur. Filtre medyası, dip çekme sırasında
boşaltılan akvaryum suyunda çalkalanarak temizlenebilir.
- İlk bir kaç ay boyunca yemleme mümkün olduğu kadar az yapılmalı, yenmeyip dibe çöken yemler hızla
akvaryumdan uzaklaştırılmalıdır.
- Azot döngüsü oluşana kadar, dipte kesinlikle dışkı birikmesine müsade edilmemeli, bitkilerden dökülen yapraklar,
dışkılar ve diğer organik atıklar mümkün olduğunca akvaryumdan uzaklaştırılmalıdır.
Amonyak ve nitrit gazları sudan ağır olduğu için dipte birikirler. Düzenli dip çekimi ile sudaki
yoğunlukları kontrol altında tutulabilir.
- Test kitleri, her ne kadar pahalı da olsa, çok faydalıdır. Ama ne hikmetse yüzlerce liralık balıklarını kaybetmeyi
göze alanlar, 60-70 lira verip sularının ne halde olduğunu kesin ve net bir şekilde söyleyebilecek test kitleri
edinmekten kaçınırlar. Halbuki kaliteli bir Amonyak ve Nitrit test kiti ile, bu zehirli gazların sudaki yoğunluğu
kontrol etmek ve su değişimlerini buna göre ayarlamak ve de balık ölümlerinden kaçınmak çok mümkündür.
Balık Hastalıkları
Akvaryumda uygun koşulların oluşmaması balıklarda ve diğer akvaryum canlılarında sağlık problemlerinin ortaya
çıkmasına neden olur.
Beyaz benek:Özellikle deri ve solungaçlarda gözle görülebilir beyaz noktacıklar şeklinde ortaya çıkar.Parazit en
olgun haline ulaştığında patlayarak yerinde bir delik bırakır.Bunu yapan parazit su kaybına sebep olur. Tropik
karma akvaryumlarda 12-18 saat içinde hemen tüm balıklara bulaşır. Balıkların çoğu parazitlerle barış içinde
yaşarlar ama huzursuzluğu kapıldıklarında bağışıklık sistemleri çöker ve bu parazitler çoğalır.Hazır olarak satılan -
lara düzenli kullanıldıklarında 3 gün içinde cevap veren bu hastalık başladığı ilk gün fark edildiğinde bulaşmaması
konusunda etkili olunabilir. Bu tip hastalıklar için akvaryum malzemeleriniz arasında mutlaka bir beyaz benek
ilacını hazır tutmanızda fayda vardır.Aynı hastalık deniz balıklarında da görülmektedir.
Gri salgı hastalığı:Belirtileri beyaz benek hastalığındakilerle hemen hemen aynıdır.Aynı hastalık deniz balıklarında da görülür. Bu hastalığa neden olan parazitler ise ancak mikroskop altında görülebilirler.Balıklar,bu parazitlere
tepki verirlerken renkleri solar ve hastalığa adını veren büyük miktarda salgı üretirler. Bu hastalığın tedavisi beyaz
benek kadar kolay değildir.çünkü bu parazitler,tedaviye karşı direnç gösterirler,çözümlerin başında formalin
banyosu gelir;bu konuda hekiminizden yardım almalı hastalığı ilerlemeden önceki dönemde kontrol altına almaya
çalışmalısınız.
Mantar hastalığı:Özellikle göz,ağız,yüzgeç ve solungaç çevresinde beyaz pamukçuk-yün şeklinde büyümelerle
kendini gösterir.Mantar enfeksiyonları daha çok zayıf düşmüş,yaralanmış balıkları etkiler ve bulaşır. Genel
dezenfektan’dan çok Mantar hastalığı için hazırlanmış özel -larla düzenli tedavi sonucu kesin çözüm alınabilir.
Yüzgeç(kuyruk)çürümesi:Bu hastalığın nedeni saldırgan yüzgeç yiyicileridir. Akvaryumunuz temiz değilse
iyileşmesi zor olabilir.Hazır olarak satılan -lar,fark edilebilen erken dönemlerde sonuç verecektir.
Solungaç Parazitleri:Normal olan balık birdenbire akvaryumun tabanında saklanmaya başlar. Olduğu yerde
sallanabilir, rengi koyulaşmıştır, gözleri kararmıştır, ve çok sık nefes alıyordur. Bazen tabandan fırlar, özellikle
solungaç kısımlarını dekorasyonlara sürter. Alt ön yüzgeçlerini oynatır. Bazen yüzeye yakın çıkar ve hareketsiz
durarak daha iyi nefes almaya çalışır. Solungaçlar ilk zamanlarda çok açılır, son devrelerde ise balık solungaçlarını
açmadan nefes almaya çalışır. Solungaçlara çok yakından baktığınızda parçalanmış kısımlara rastlayabilirsiniz. Bu
semptomlardan kısa bir süre sonra balıklar ölmeye başlar. Dışta gözle görülür bir anormallik olmaz genelde, belki
balığın zayıf düşmesine bağlı olarak mantar-bakteriyel enfeksiyonlar gelişebilir, ama genelde bu enfeksiyonlar
balığın ölmesine yakın oluşur. Yukarıda belirtilen semptomlardan özellikle göz kararması ve sık nefes almaya
dikkat edilmelidir. Solungaç parazitleri normalde yetişkinlere zarar vermeseler de kötü su koşulları, bakımsız bir
akvaryum, veya tankın kaldıramayacağı kadar çok balık sayısı sayılarında tam anlamıyla bir patlama yaratır.
Formalin tedavisi ve düzenli bir bakım ile kısa sürede sonuç alabilirsiniz.
Patojenik Bakteri Hastalıkları:Balıkların dirençlerinin düşük olduğu durumlarda vücuda yerleşerek hastalığı
oluşturmaya başlarlar. Yüzgeçten kuyruğa,ülserden kan zehirlenmesine kadar görülen bakteriyel hastalıklar
(vücudun kızarmasıyla ortaya çıkar)ile sıklıkla karşılaşılır.İthal edilen yada toptancılardan satıcı firmalara gelen
balıkların %70’inde bu rahatsızlıklara rastlanır. Karantina akvaryumu uygulaması balık kayıplarını minimuma
indirecektir.
Tüberküloz:Herhangi bir balığı etkileyebilir,zayıflama ve bazı durumlarda ülserli şişliklerin görülmesi sık rastlanan
bir durumdur.Tüberküloz akvaryuma bir kez girdiğinde genellikle hızla yayılır.Bu nedenle hasta,ölmüş yada ölmek
üzere olan balıkları akvaryumdan bir an önce ayırmalısınız. Nadir durumlarda insanları da etkileyebilen bu hastalık
ile karşılaştığınız durumlarda ellerinizi iyice dezenfekte etmelisiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder